Elektrik enerjisi talep artış sıralamasında, Çin’den sonra ikinci ülke Türkiye. 2002 yılından bu yana ortalama yıllık yüzde 7 artarak gerçekleşen talep artışı için, gelecek 10 yılda da bu talep artışının artarak devam etmesi öngörülüyor. 2023 hedefleri de göz önüne alındığında enerji yatırımları gelecek on yıl boyunca gündemdeki yerini koruyacak gibi.
Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Fırat Üniversitesinden Y.Doç.Dr. M. Cihat Tuna, “Türkiye’nin elektrik enerjisi kurulu gücü son 10 yılda, iki kattan fazla bir artışla, 28 bin megavattan 58 bin megavata, 120 milyar kilovatsaat olan yıllık enerji tüketimi ise 242 milyar kilovatsaate ulaştı. Yani 80 yılda yapılan toplam yatırımın iki katı yatırım son on yılda yapıldı.
Ülkemizde hızla büyümeye devam eden ekonomi, artan milli gelir ve artan nüfusa paralel olarak enerji ihtiyacımız her geçen gün artırmakta. Tüm bunlarla birlikte Sn. Başbakanın açıklamış olduğu 2023 hedefleri ve 500 Milyar dolar ihracat için kararlı ve planlı enerji politikaları uygulamak gerekiyor. Geçtiğimiz on yıla bakarsak 4628 Sayılı Kanun uygulamaları kapsamında özel sektör, üretime yönelik 50 milyar dolar civarında yatırım gerçekleştirdi. Bu Devlet-özel sektör işbirliğinin çok büyük bir başarısıdır” dedi. Dr. Tuna “2023’de gerekli enerji hesabı için; 2012 yılı toplam ihracatı 150 Milyar Dolar, 2023 hedefi 500 Milyar Dolar. Yaklaşık üç kat. 2023’de kurulu gücümüzün de bugünkünün üç katı yani 150.000 MW civarında olması gerekir. Yani önümüzdeki on yılda toplam 100.000 MW yeni yatırım yapmak zorundayız. Bu gücün ne kadarlık kısmını yenilenebilir kaynaklarınızdan karşıladığınız da son derece önemli. Gelecek on yıl için yapılması gereken çok iş var” dedi.
Yenilenebilir enerji yatırımlarının önü acilen açılmalı
Dr. Tuna açıklamasının devamında, “2023’e kadar her yıl yaklaşık 10.000 MW ilave yatırım yapmamız gerekiyor. Ancak şuan özel sektörün yeni proje geliştirmesine izin verilmiyor. Bu çok büyük bir tezat ve bunu anlamak mümkün değil. Özellikle hidroelektrik ve rüzgar enerjisi konusunda çok büyük bir potansiyele sahip ülkemizde yeni düzenlemeler ve yaklaşımlarla bu yatırımların önü tekrar açılmalıdır. Ekonomik göstergelerimiz bu kadar iyi, enerji yatırımları Dünyada yükselen trend ve özel sektör bu kadar iştahlıyken fırsatlar yatırıma dönüştürülmelidir. Yeni proje geliştirilmesi noktasındaki engeller kaldırılarak özel sektörün önü tekrar açılmalıdır” dedi.
Hidroelektrikte yeni bir yaklaşım ve havza planlaması şart
Dr. TUNA, “Maalesef birçok bölgemizde bölge halkı ile HES yatırımcısı karşı karşıya geldi. Halk ve yatırımcı cephesinde hukuki manada büyük problemler yaşandı. HES’ler aleyhinde büyük bir kamuoyu oluştu. Bunun en büyük sebebi planlama sıkıntısıdır. Havza bazlı planlama çalışmaları ivedilikle yapılmalıdır. Havza planlaması, bir havzadaki tüm su kaynakları ve arazilerinin tespit edilerek bunların ihtiyaca göre sınıflandırılmasıdır. Örneğin havzadaki tüm su kaynaklarını, içme suyu, sulama suyu, enerji için kullanılacak su diye kayıt altına alınmalı aynı şekilde araziler de kullanım durumuna göre sınıflandırılmalıdır. Eğer bu yapılırsa HES kavgalarının hiçbiri olmayacak ve enerji yatırımlarının da önü tıkanmayacaktır” dedi.
Rüzgar enerjisindeki müthiş potansiyel
Türkiye’nin rüzgar enerjisi açısından çok önemli bir potansiyeli bulunduğunu ve bu potansiyelin tam olarak değerlendirilmesi konusunda somut adımların bir an önce tamamlanması gerektiği ifade eden Dr. Tuna, “1 Kasım 2007 tarihinde bir günlüğüne açılan başvuruda EPDK’ya yapılan rüzgar enerjisi lisans başvurularının toplamı 78.000 MW olarak gerçekleşti. Ancak iletim-dağıtım hatları ve trafo merkezlerinin yetersizliği gibi gerekçelerle yapılan lisans başvuruları ihaleler ile 7500 MW gibi bir değere çekildi. Bu rakamlar rüzgar enerjisini potansiyelimizi en iyi şekilde ifade etmektedir. Özetle; Devlet, rüzgar enerjisi iletimi noktasında gerekli alt yapı hizmetlerini teşkil edecek olursa özel sektörde rüzgarda büyük bir yatırım yapma imkânı bulacaktır. Ancak alt yapı noktasında bir iyileştirme henüz yapılmış değil” dedi.
Acilen enerji depolama sistemleri yapılmalı
Dr. Cihat Tuna “Su ve rüzgar, zamana ve iklimsel değişimlere bağlı olarak etkilenmektedirler. Dolayısıyla bu kaynaklardan üretilen enerji, zamana bağlı olarak değişebilmektedir. Özellikle barajsız HES ve rüzgar santrallerinde, emre amadelik ve güvenilir üretim miktarları kısıtlı. Bir enerji sistemindeki enerji azlığı eğer zamana bağlı olarak gelişiyorsa depolama sistemleri yaparak oradaki problemi çözebilirsiniz. Enerji, elektrik formunda depolanamamaktadır. Ancak pompaj depolamalı hidroelektrik santraller ve sıkıştırılmış hava depolamalı santraller vasıtasıyla, talebin az fiyatın düşük olduğu saatlerde elektrik kullanılarak su veya hava formunda depolanabilmektedir.
Bu yapılar sayesinde ihtiyacın yüksek olduğu saatlerde ise uygun yapılar ile elektriğe dönüştürülerek kullanıma sokulabilir. Böylece elektrik arz – talebindeki dalgalanmalar dengelemiş ve arz güvenliği sağlanmış olur. Bu sistemler tüm Dünya’da etkin olarak kullanılmakta ve ülkelerin enerji sistemleri açısından adeta bir sigorta rolü üstlenmektedirler. Ülke olarak henüz sahip olmadığımız bu sistemlerden de her dağıtım bölgesine en az iki tane inşa ederek enerji iletim sistemlerini güçlendirmeliyiz. Bu alanda da özel sektör yatırım yapmak için hazır bekliyor. Ancak bu sistemlere uygun yönetmelik ve usuller henüz hazırlanmış değil. Bu sistemleri de vakit kaybetmeden yapmalıyız ” dedi.
Terör biterse Doğu ve Güneydoğu Anadolu enerji merkezi olur
Bölgenin başta enerji ve maden kaynakları olmak üzere, bütün potansiyellerinin terör yüzünden yıllarca atıl vaziyette bekletildiğini ifade eden Dr. Tuna, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi zengin su kaynakları ile özellikle hidroelektrik açıdan ülkemizin en büyük potansiyeline sahip bölgesi. Şu ana kadar terör nedeniyle güvenliğin sıkıntılı olması bu potansiyelleri değerlendirmemize engel oldu. Bölge enerji yatırımları açısından istenilen seviyeye gelemedi. Sermaye, güven hissettiği yere gider, yatırım güvenlikli olan alanda yapılır. Maden yatakları açısından da oldukça zengin olan bölge inşallah yeni süreçle beraber oluşacak güven ve istikrarla ülkemizin parlayan yıldızı haline gelecektir” dedi.
Kaynak: Enerji Enstitüsü